TÜRK DÜNYASI FORUMU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ALTIN ELBİSELİ ADAM

Aşağa gitmek

ALTIN ELBİSELİ ADAM Empty ALTIN ELBİSELİ ADAM

Mesaj tarafından YÖNETİCİ C.tesi Mayıs 30, 2009 12:56 pm

Ötüken’in eski sayılarından birinde, Sovyetler Birliğine dahil Türk Kazakistan Cumhuriyeti’nin başkenti Alma-Ata şehrine 50 kilometre uzaktaki Esik kasabası yanında bulunan bir mezardan ve bu mezardaki “Altın Elbiseli Adam”ın cesedinden bahsolunmuş tu. Almanya’da bulunan Kazak Türkleri’nden Hasan Oraltay beğ, altın Elbiseli Adam hakkında Kazak basınındaki yeni bilgileri bize göndermek lûtfunda bulundu. Biz de mühim konu hakkında Türkiye Türkleri’ni aydınlatmak için o bilgileri aktarıyoruz:

Alma-Atâ’da “Leninşil Cas” (=Leninci Genç) (1) adında, Kazak Türkçe’siyle günlük bir gazete çıkmaktadır. Bu gazetenin 24 Ocak 1973 tarihli sayısında oralı Türkler’den Irım Kenenbayoğlu’nun “25 Gasır Burin Cazılgan Hat” (=25 Asır Önce Yazılmış Mektup) başlıklı bir makalesi yayınlanmıştır. Makalede “Altın Elbiseli Adam” hakkında bilgi vermekte, 400′den fazla altın eşya bulunduğu anlatılmakta, bunun nerde ve ne zaman keşfolunduğu hakkında evvelce verilen izahat tekrarlanmaktadır. Kenenbayoğlu bu mezarın, bu asrın başına İngiliz arkeologları tarafından bulunan Mısır firavunlarından Tutankhamon’un mezarıyla mukayesenin mümkün olduğunu söyledikten sonra mezardan çıkarılan eşyanın ehemmiyetine temas etmektedir.



Kenenbayoğlu’nun bildirdiğine göre Altın Elbiseli Adam’ın mezarında bulunan yazı Moskova ve Leningrad üniversitelerine yollanmış, fakat onlar okuyamadıklarını bildirerek geri göndermişlerdir.



Sonra bununla Kazak İlim Akademisi bilginleri, bilhassa Prof. Gayneddin Alioğlu Musabay ilgilenmiştir. Musabay yalnız Kazakistan çapında değil, bütün Sovyetler Birliği çapında eski Türk yazıtları bilgini olarak tanınmış ve pek çok eser vermiştir.



Gayneddin Alioğlu Musabay bu yazıyı okumayı başarmış, Kazak İlim Akademisi Dil Enstitüsü’nün son dil haftasında açıklamalar yapmıştır. Musabay, Yenisey-Orkun Yazıtları ile Esik yazıtı arasında 1.000 yıldan fazla zaman farkı olduğunu bildirmiştir. Kazak bilgini burada şaşırtıcı bir fikir ileri sürmüş, her işaretin bir harfi değil, bir heceyi gösterdiğini söyleyerek yazıtın şöyle okunması gerektiğini bildirmiştir:

Taza as tuvin agannın

Eldi ege. Altın, eskerin

Sagan ar eperedi.

Casına cete

Bakıtındı aşasın.

Sav bol.


Gayneddin Alioğlu Musabay’ın fikrine göre milâttan önceki 7-5. Yüzyıllarda Saka-Usun gibi eski Türk kavimlerinin ülkesinde yazı olduğunu bu gümüş kaşıktaki satırlar ispat etmektedir. Bu da Orkun yazısının bu Saka-Usun ülkesindeki yazının bir devamı ve tekâmülü olduğunu gösterir. Demek ki eski Türk alfabesi önce ideoramla başlamış, sonra hece yazısına dönmüştür. Elimizdeki bu kaşık yazısı da hece yazısının son çağına aittir. Bundan sonra hece yazısı harf ses yazısına dönmüş, bundan da bildiğimiz Yenisey-Orkun yazıtları doğmuştur.



Gazetedeki makalede yazılı gümüş kaşığın mezara ne için gömüldüğü hakkında açıklamalar vardır. Safi gümüşten yapılan kaşığın sapı yoktur. Bu mezar daha önce açılmadığına göre sap çalınmış olamaz. Mezardan anlaşıldığına göre de buraya kırık dökük eşyanın konulması da âdet değildir. Mezardaki cesedin ya çok zengin birisine veya bir subaya ait olduğu anlaşılıyor. Bu durumda sapsız kaşığın, mezarda bulunan yiğit doğduğu zaman ona bir akrabası tarafından verilmiş hediye olması düşünülebilir.



Leninşil Cas gazetesindeki makalede böyle bir hazinenin Sovyetler Birliği sınırları içinde bugüne kadar bulunmadığı, hatta dünyada bile bunun eşinin ancak Mısır’daki firavun mezarı olduğu belirtilmiştir.



Amerika’da çalışan bir Türkistanlının bildirdiğine göre Amerika hükümeti, Musabay’ı davet etmiş, çok büyük bir para teklif ederek üç ay Amerikan üniversitelerinde ders vermesini istemişse de Ruslar izin vermemiştir.



Yukarıdaki kaşık yazısının Türkiye Türkçe’sine çevrilişi şöyledir:

Temiz çek tuğunu ağabeyinin

Sağlam sahip (ol). Altın, askerin

Sana şan verir.

Yaşına yeterek (=büyüyerek)

Bahtını aşasın.

Sağ ol.



Bu okuyuşta Kazak ırkdaşımıza katılmadığımız noktalar var. Bunların biri metinde “asker” ve “baht” anlamında “eskez” ve “bakıt” kelimelerinin geçişidir. “Asker” Yunanca’dan Arapça’ya, oradan da bize geçmiş bir kelime olup milâttan önce 5. Asırda Türkler arasında kullanılmış olması asla düşünülemez. Farsça bir kelime olan “baht”ın, “bakıt” şeklinde de olsa o zamanki Türkçe’de kullanılması mümkün değildir. Bundan başka eski Türkçe’deki “tu𔑠ve “sağ” kelimelerinin ki, bunlar ancak 16. Asırda bazı Türk ağızlarında ve bu arada Kazakça’da “tuv” ve “sav” şeklini almıştır, milâttan önceki asırlarda da “tuv” ve “sav” diye kullanılması kabul olunamaz. “V” harfi Türkçe’de sonradan teşekkül etmiştir.



Bununla beraber Musabay’ın bir çığır açtığı muhakkaktır. Kutlanmaya değer. Ancak metnin yeni ve daha doğru bir okunuşa ihtiyacı bulunduğu da inkâr olunamaz.



(1) Kazak Türkleri bizim Türkçe’mizde ve edebi Çağatayca’da başta bulunan “y” leri “c” olarak, “ş”leri de “s” olarak söylerler. Doğu ve Batı edebi lehçelerinde “genç” demek olan “yaş”, Kazak Türkleri’nde bu sebeple “cas” olur. “Leninşil”in sonundaki “şil” de bizim Türkçe’mizde balıkçıl, adamcıl gibi kelimelerde kullanılan mensupluk takısının Kazak Türkleri’ndeki şeklidir.



Ötüken, 1973, Sayı: 6

Kaynak: Türkçü.Net
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ
Admin

Mesaj Sayısı : 188
Kayıt tarihi : 01/05/09

http://turkturan.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ALTIN ELBİSELİ ADAM Empty Geri: ALTIN ELBİSELİ ADAM

Mesaj tarafından YÖNETİCİ C.tesi Mayıs 30, 2009 1:03 pm

2 milyon nüfusuyla Kazakistan'ın en büyük kenti konumundaki Almatı'nın yaklaşık 50 km doğusunda yer alan Esik (Issık) bölgesinde 1970 yılında yol yapımı için başlatılan kazılar sırasında iş makineleri büyük bir taş kütlesine rastladı. Bu engeli ortadan kaldırmak için harekete geçen işçiler, bir müddet sonra bunun sıradan bir taş kütlesi ya da kaya parçası olmadığını anladılar. Ardından, resmî makamlara haber verildi ve inceleme için bölgeye bir arkeolog heyeti gönderildi. Heyetin başkanı Kemal Akişev, kazıları bizzat yönetti. Yapılan çalışmalar sonucunda büyük bir kurgan (mezarlık) ortaya çıkarıldı ve bu kurgan içinden insanlık tarihine ışık tutacak nitelikte çok sayıda eşya gün ışığına çıktı.

Üç binden fazla madenî eşya, çeşitli küp, tabak ve çanaklar bu kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Literatüre "altın elbiseli adam" olarak geçen ve 16 yaşlarında öldüğü tahmin edilen bir erkeğe ait cesedin kalıntısı ise, bu kazılarda ortaya çıkarılan en önemli unsur konumundadır.

Altın Elbiseli Adam

Altın Elbiseli AdamAltın Elbiseli Adamın üzerinde bir kaftan, çizme ve başlık bulunmaktaydı ve bunların hepsi de altınla kaplanmıştı. Kılıcı da yine altından yapılmıştı. Başlığının üzerinde ise kuş tüyleri ile tuğlar bulunmakta ve tepesinde ise küçük bir keçi kabartması yer almaktaydı. Yine başlığının yanı sıra elbisesinde ve kemerinde de at, koyun, pars gibi hayvanların kabartmaları görülmekteydi. Altın Elbiseli Adama ait olduğu tahmin edilen altın küpe ve yüzükler, ok, kama ile kamçı da kurgandan çıkarılanlar arasında bulunmaktaydı.

Kurgandan çıkarılan bir de belli bir kısmı kırılmış gümüş bir kadeh vardı ki, bu kadeh diğer her şeyden daha fazla önem arz ediyordu. Kadehin üzerinde Göktürk harflerine benzeyen 24 harften oluşan bir metin yazılmıştı. Bazı araştırmacılar bu yazıyı "Khan Uya üç otuzı (da) yok boltı. Utugsi tozıltı." yani "Tigin 23'ünde öldü. Esik halkının başı sağ olsun." şeklinde okudular. Dolayısıyla, yazının Türkçe olduğunu ve kurganın da Türklere ait olduğunu savunmuşlardı.

Her ne kadar bahsi geçen yazının Türkçe olup olmadığı konusunda kesin karara varılmamışsa da, Türkçe olması durumunda Türk yazı dilinin, ya da diğer bir deyişle Göktürkçenin geçmişinin miladın öncesine kadar dayanacağı muhakkaktır.

Ayrıca, başlığın tepesinde konumlandırılmış keçi kabartması da kurganın Göktürklerle ilgili olabileceği ihtimâlini akla getirmektedir. Zira, Göktürk hanedanlığının arması keçidir ve her hanedan üyesinin mezarının üzerinde keçi arması yer almaktadır.

Kurganda, tüm bu sayılanların haricinde binlerce altın ya da altın olmayan irili ufaklı obje de yer almaktadır. Tüm bunlar M.Ö. 5. yüzyılda varlığını sürdürmüş, gelişmiş bir medeniyetin kurulu olduğunun ispatıdır. Bazı tarihçi ve araştırmacılara göre bu medeniyeti oluşturanlar ve kurganın sahipleri, Türk olarak kabul edilen Sakalardır.

Aynı bölgede kazılar hâlen devam etmektedir. Tüm bu kazıların sonucunda pek çok mezara daha rastlanılmıştır. Her ne kadar bir kısmının içi hırsızlık sonucunda boşaltılmışsa da, günün birinde çok daha önemli ve tarihe ışık tutacak nitelikte unsurlar çıkabilme ihtimâli yüksektir.

ALTIN ELBİSELİ ADAM 82b

ALTIN ELBİSELİ ADAM Kurgan_Issyk

ALTIN ELBİSELİ ADAM 81876498va5

ALTIN ELBİSELİ ADAM Altnadam2xk0

ALTIN ELBİSELİ ADAM Goldenwarriorte1

ALTIN ELBİSELİ ADAM Gold_men1

ALTIN ELBİSELİ ADAM 349
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ
Admin

Mesaj Sayısı : 188
Kayıt tarihi : 01/05/09

http://turkturan.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz